DÖRT İNEĞİN İBRETLİK HİKAYESİ


BU YAZIMDA BENİ ETKİLEYEN BİR HİKAYEYİ SİZLERLE PAYLAŞIYORUM

Değerli kardeşlerim, anlatacağım meşhur bir hikaye (kıssa) var, daha önce duymuşsunuzdur, ancak (yine de ) öğrenebileceğimiz bazı önemli dersler var. Hikaye şöyle cereyan ediyor:"Dört inek vardı. Bunlardan biri beyaz, diğerleri ise siyahtı. Kurtlarla çevrili tehlikeli bir bölgede yaşıyorlardı. Kendilerini korumanın yolu daima birlikte olmak, birbirlerinin yanında olmaları, birbirlerine dikkat etmeleri, herkesin dikkatle birbirine göz kulak olmalarıydı.Ve alan, vahşi hayvanlarla çevrili olmasına rağmen hayatta kalabiliyorlardı.
Ancak üç siyah inek bir gün bir toplantı yaptı. Ve dediler ki: "Bu beyaz inek bizi ele veriyor. Geceleri gizlenmeye çalıştığımızda, siyah olduğumuz için kimse bizi göremiyor, ancak düşman beyaz ineği görebiliyor, o yüzden neden gitmesine izin vermiyoruz?Üçümüz birlikte olalım ve beyaz ineğin gitmesine izin verelim, çünkü o bizim için fazla sorun. "
O günden sonra, üç siyah inek bir tarafta, zavallı beyaz inek ise yalnız kaldı. Beyaz ineği boykot ettiler.Böylece kurt çok akıllı olduğundan bu ineklerin arasındaki bölünmeyi tespit edebildi. Hareket etti ve beyaz ineğe saldırdı ve etini yutarken, üç siyah inek bir şey yapmıyordu. Kardeşleri parçalanırken onu (sadece) izliyorlardı!
Ama ertesi gece kurt, üç siyah ineğe de saldırdı, neden? Çünkü şimdi bir inek eksik idi. Dolayısıyla, bir önceki günkü kadar güçlü değildiler. Çünkü kardeşleri beyaz ineği yüzüstü bıraktılar, şimdi kurt onlara da saldırdı ve siyah ineklerden birini kaptı. Ve şimdi sadece iki tane kaldı.

Ertesi gece, kurt için daha kolay bir durum vardı; çünkü sadece iki tanesi kalmıştı.Bu yüzden onlardan birini yedi. Ve son gece de yalnızca bir inek kalmıştı ve inek kurttan kaçmak için çılgınca çabalıyordu, ancak artık şimdi ineğin destekçisi de ve yardımcısı da kalmamıştı. Böylece kurt ,ineği güvenli bir şekilde takip ediyor ve ineğin
yorulacağını ve düşeceğini biliyordu.İneğin artık yapabileceği hiçbir şey yoktu.Kimse ona yardım edemezdi.Bu yüzden kurt kendine güvenle dolaşarak ve ineğe saldırdı,ineğin boynundan tuttu.Ve bunu yaparken inek son sözlerini söylüyordu; çok önemli bir ifade kullandı. Öğrenebileceğimiz harika bir ders olan bir bildiri (ifade etti).Bu kara inek, (ölürken) "Beyaz ineğin yenildiği gün yenildim." dedi.

"Beyaz ineğin yenilmesine izin verdiğim gün, idam fermanımı imzaladım, (işte) o zaman ben öldüm. Ben şimdi ölmedim, bugün ölmedim. Kurdun beyaz ineği yemesine izin verdiğimde öldüm. "dedi.

Şimdi, değerli kardeşlerim, eminim ki bazılarınız, bu hikayeden bazı dersler çıkardı. Şimdi ( o derslerden) bazılarına İnşallah geçeceğim:

ŞİMDİ BU HİKAYEDEN ÇIKARILAN DERSLERE BAKALIM

1. DERS: ÜMMET
Bu hikaye bugünkü Müslüman ümmetin durumunun iyi bir temsilidir. Tam olarak ,olan bu. Bir Müslüman ülkenin, birbiri ardına düşmesini izliyoruz ve izliyoruz.Oturarak hiçbir şey yapmıyoruz. Filistin kaybedildiğinde hiçbir şey yapmadık. Ve sonrasında ülkelerimiz ardı ardına sorunlara düçar oldu; Keşmir olsun, Çeçenistan olsun, Filipinler'deki Müslümanlar olsun...Ve şimdi de Irak var ve ümmet hiçbir şey yapmıyor. Irak yıkılıyor iken ümmet izliyor. Orada bitmeyecek.Ve hatta Suriye gibi diğer ülkelere yayılmaya devam ediyor. Bundan sonraki ülkenin kim olduğunu ise sadece Allah biliyor!
Bu ülkeler bugün düşmedi, cok zaman önce düşmüşlerdi. Müslüman bir ülkenin düşmesine izin verdiğimizde, aynı şeyin her birimize olmasına izin vermiş olduk.


2. DERS: BİRLİK (vahdet)
Bu, ayrılığa düşmenin sonuçlarını bize gösterir. Bu inekler birbirine sahip çıkmayınca, düşmanın bir tanesini ele geçirmesine izin verince, onlara böyle oldu; hepsi yenildi. Degerli kardeşlerim,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem - ümmet için bir benzetme yapmıştı. Numan ibni Beşir’den (Allah ondan razı olsun) rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerini korumada bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."[Sahih Müslim, Kitap 032, Sayı: 6258]

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle diyor :"Eğer parmağınız yaralanır ya da ayağınızı yaralarsanız, vücudun herhangi bir kısmı yaralanmışçasına acısını hissediyorsunuz, uyuyamıyorsunuz! Ve vücudunuz ateş oluşturuyor, çünkü vücudunuz enfeksiyon içindeki bakterilerle savaşmaya çalışıyor. Düşmanla savaşmaya çalışıyor, bu nedenle tüm vücut bu sürece katılıyor. Bu; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ,ümmet tanımıdır.
Yani bir müslüman ;doğuda olsun ,batıda olsun ,güneyde olsun veya kuzeyde olsun, vücudunun ortasında veya ucunda parmağında veya ayağına bir acı dokunmuşsa siz de bu aynı acıyı sanki ailenize dokunmuş gibi hissetmelisiniz .Kendi
ailenize isabet etmiş gibi. Sadece kendi güvenliğiniz ve doğrudan ailenizin güvenliği hakkında endişeleriniz varsa, ortada yanlış bir durum vardır. Sen gerçekten bedenin bir parçası değilsin. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetin tek bir beden olduğunu söylüyor.Farklı siyasi devletlere ümmetin ayrılmış olması durumu değiştirmez. Ya da ümmetin farklı gruplar halinde olması ya da farklı mezhepler halinde olması durumu değiştirmez. Yeter ki bu kişi müslüman olsun...Bir müslüman Allah'a doğru bir şekilde iman etmişse, o ;sapkın olmayan bir kişidir, o bir müslümandır.Mesele şu ki bazen, "Sadece ben ve benim grubum müslümandır.” diye düşünürüz.Neden?Çünkü o,benim cemaatimi takip etmiyor, benim yoluma uymuyor. Müslüman bir kişinin kafir olduğunu kanıtlayamadığınız sürece, o bir müslümandır.Deliliniz yoksa, böyle bir kişinin mürted olduğuna, o bir müslümandır.İster seninle aynı mezhepte, ister seninle aynı cemaatte ya da aynı ülkede olsun, fark etmez.

Şimdi hepimiz vahdet olmanın önemi hakkında konuşuyoruz. Birliğe sahip olmaktan bahsediyorsak, bir gruba sahip olma konusundan ve bu farklı cemaatlerin hepsinden vazgeçmekten bahsediyorsak ve bu farklı mezheplerin tamamını yok edip, hepimiz birbirimizin kopyaları olmaktan bahsediyorsak;bu olması imkansız bir şeydir. Kastettiğimiz birlik, İslami çalışmaya yaklaşımlarınız farklı olsa da, takip ettiğiniz mezhep farklı olsa da, kardeşlerinizin ihtiyaç hallerinde kardeşlerinize yardım etmek için (birarada) oradaysanız;işte bu birliktir.
Çalışmak için farklı yaklaşımlarınız olabilir, farklı şeyler yapıyor olabilirsiniz, çünkü farklı şeylere bizim ihtiyacımız var.Ümmet bugün her şeye ihtiyaç duyuyor. Her alanda zayıflık ve eksiklik var.Bu nedenle müslümanların bu alanları doldurmaları lazımdır.Ve bu nedenle de yaklaşımımız farklı olacak.
Bazı insanlar davete, bazıları ilmi aramaya, bazıları ibadet etmeye meyillidir.İnsanlar farklı farklı olacak. Herkes herkesin kopyası olamaz.İnsanlar farklı yeteneklere sahiptir. Bazı insanlar iyi alim olur, bazı insanlar iyi imam olur, bazı insanlar iyi öğretmen olur ve bazı insanlar iyi bir danışman olur. İnsanlar farklıdır. Bazı insanlar, iş yapmakta iyidirler; konuşma ve teoriye ihtiyaç hissetmezler.Müslümanların ihtiyaç duyduğu günlük işleri iyi yaparlar... Herkes bir rol üstleniyor. Ve bunu takdir etmeliyiz. Birlik şu demektir ki ;kardeşinin bir şeye ihtiyacı olduğunda ona yardım etmeye koşmandır;bu birliktir. Müslüman olduğu sürece ideolojisi fark etmez. Bu birliktir.
Öyleyse, hadisi şerifin anlamını, ümmetin bir vücut olduğunu yerine getirmek zorundayız:Herhangi bir uzuv ağrıyorsa, bütün vücut ağrı hisseder. Dünyanın diğer bölgelerindeki kardeşlerinize neler olduğunu görünce, acıyı ve ızdırabı hissetmeniz gerekir. Filistin'de ve Irak'ta olup bitenler hakkında endişelenmeniz gerekir. Sizin ülkeniz değilse de Keşmir'de olup bitenlerle ilgilenmeniz gerekiyor. Ve bazı müslüman ülkelerin kendi aralarında sorunları var, savaşlar var, siyasi sorunlar var.Ancak bir müslüman olarak sizin için hiçbir şey fark etmemeli.Bu hükümetler birbirleriyle sorunlar yaşıyorlar;ancak o ülkede bulunan müslümanlar benim kardeşlerimdir.Böyle bakmalısın. Dolayısıyla, müslüman ümmet için endişelenmeliyiz.Müslümanların halinden endişe duymayan biri onlara ait değildir.
Abdullah’tan (Allah ondan razı olsun) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği kimselerle birlikte olacak."[Sahih Buhari, Cilt 8, Kitap 73, Sayı 189]. Kıyamet gününde sevdiğiniz insanlarla birlikte olacaksınız. Müslümanlara karşı sevginiz varsa kıyamet günü müslümanlarla birlikte olacaksınız. Kafirlere karşı sevginiz varsa, kıyamet gününde kafirlerle birlikte olacaksınız.İşte bu böyle. Bu; Allah'ın adaletidir.Müslümanları seven birisi müslümanlarla birlikte olacak ve onlar nereye gitseler o kimse müslümanları takip edecektir. İşte bu yüzden kıyamet gününde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der: "Allah insanlara şu sözleri söyleyecektir: "İbadet ettiğiniz ilahları takip edin." Böylece haça ibadet eden kimse haçı takip edecek ve bir puta tapan o putu takip edecektir.Allah onlara şöyle diyecek: "Eğer bana ibadet etmediysen, benden ödül vermemi beklemeyesiniz.İlahlarınıza gidin ve onlardan bugün size ödül vermelerini söyleyin."Ve sonra Allah ,bütün sahte ilahları alıp onları cehennem ateşine atacak, ve onlara ibadet edenler de onları takip etmek zorunda kalacaklardır.Çünkü Allah adaletlidir, sadece onun için yaptıklarınızda, sizi ödüllendirecek, ancak bir başkası için yaptıklarınızda, gidip diğer ilahtan ödülünüzü isteyiniz. Ve Allah'tan başka ilah yoktur. "

3. DERS: İHANETİN SONUÇLARI
. Müslümanlardan Vazgeçmenin Sonuçları.
Abdullah bin Ömer’den (Allah ondan razı olsun) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bir müslüman diğer müslümanın kardeşidir.Bu yüzden ona zulmetmemeli, onu zalime teslim etmemelidir. Kim; kardeşinin ihtiyaçlarını yerine getirirse Allah da onun ihtiyaçlarını yerine getirir.Kim müslüman kardeşini sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu kıyamet gününde sıkıntılarından kurtaracaktır.Kim bir müslümanı korursa,Allah da onu kıyamet gününde koruyacaktır. ” [Sahih Buhari, Cilt 3, Kitap 43, Sayı 622 ve Cilt 9, Kitap 85, Sayı 83; Sahih Müslim, Kitap 032, Sayı 6250]
Hikayedeki üç inek ,beyaz ineği düşmana teslim etti. İşte bunu yaparak, kendilerini güvence altına aldıklarını düşünüyorlardı. Bu beyaz ineği teslim ettikleri takdirde güvende olacaklarını düşünüyorlardı.Bu beyaz inek ;sözünü hiç kimseden esirgemezdi,bu durum da çok sıkıntıya neden oluyordu. Beyaz inek,bir terörist olmakla suçlandı.Bu yüzden diğer üç inek ondan uzak durmak istediler ."Bırakın beyaz inek hapse girsin" dediler.Ancak farkında değillerdi ki sıranın kendilerine geleceğini . Bir sonraki sırada onlar var idi.
Öyleyse kardeşler, kendinizi korumak istiyorsanız, şimdi sıkıntıda olan kardeşleriniz için bir şey yapmaktan söz ediyoruz; kendinizi korumak istiyorsanız, bunu durdurmanız gerekiyor. Böyle şeylerin olmasını engellemelisiniz.Çünkü bir müslümanın alınmasına izin verirseniz, Allah artık size yardım etmez.Allah'ın yardımını kaybedersiniz.

"Kim ,kardeşinin ihtiyaçlarını yerine getirirse, Allah da onun ihtiyaçlarını yerine getirir, kim kardeşini sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da onu kıyamet gününde sıkıntılarından kurtaracaktır." Eğer ihtiyacı olan müslüman kardeşlerinize yardım ederseniz, kıyamet gününde yardıma muhtaç olduğunuzda Allah da size yardımcı olacaktır.
Şimdi bunu hepimiz tek başımıza yapamayacağımızı biliyoruz. Allah'ın yardımı ve desteği olmadan hiçbir yere gidemeyiz. Allah'ın desteğinin yanınızda olmasını istiyorsanız, kardeşinizin yardımına koşuşun.Kendinizi böyle koruyacaksınız. Eğer kardeşinizi yalnız bırakırsanız bu durumdan düşmanınızın memnun olacağını sanmayın.Hayır! Bu durum düşmanınızı memnun etmez! Düşman devam edecektir. Bunu kural olarak kabul edin.Şeytan asla bu durumdan da memnun olmayacak, asla mutlu olmayacaktır.Ta ki bütün ümmeti yok edene kadar. Şeytanı tatmin edecek hiçbir şey yoktur. Onu her türlü yöntem ile memnun etmeye çalışsan dahi, işe yaramaz.Adem aleyhisselam'ın zamanından beri o bizim düşmanımız olmuştur ve kıyamet gününe kadar da düşmanımız olmaya devam edecektir.Kardeşlerinizin birini ,şeytana yedirerek şeytanı mutlu edeceğinizi ve onu susturacağınızı sanmayın.Hayır! Onun açlığı asla tatmin olmaz. Susuzluğu asla sönmez.
İhtiyacı olan bir müslümana ihanet edersek veya onu terk edersek, Allah’ın da yarın bizi terk edeceğinden emin olabilirsiniz.Ve Batı'da yaşayan kardeşlerim, bir çelişki içinde yaşıyorsunuz. Çocuklarınız İslam dışı bir çevrede yetişiyor ve yarın siz yanlarında olmayacaksanız,yarın belki de öleceksiniz.Bir gün öleceksin ve onları geride bırakacaksın. Ve sadece Allah,senin kaderinin ne olacağını biliyor.Muhtemelen büyüyüp gayrimüslim olabilir; bu bir ihitmal. Allah'tan ;hiçbirimizin çocuklarının doğru yoldan sapmamasını istiyoruz. Ancak şu ki, çocuklarınızın geleceği için yatırım yapmanız gerekiyor.Onlar için yatırım yapmanız gerekiyor ki doğru yolda devam edebilsinler. Siz kıyamet günü bundan sorumlu tutulmak istemiyorsunuz;Allah size şöyle diyecek: "Ailenizi bu ülkeye getiren sizlersiniz, dolayısıyla gelecekte yapacakları şeylerden de siz sorumlusunuz, ve gelecek nesiller için sorumlu olacaksınız." Yani çocuklarınıza yatırım yapacaksınız.Bunu yapmanın yolu da yardıma muhtaç olan kardeşinin yanında olmaktır.Böylece Allah da o zaman sizin yardımınızda ve çocuklarınızın yardımında olacaktır.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem , İbn Abbas hadisinde, "Allah'ın emrini yerine getirirsen, Allah da seninle ilgilenir ( siz de Allah'ı yanınızda bulursunuz)." dedi. Peki bu nasıl oluyor? İbn Recep el-Hanbeli,bu hadisi açıklayarak şöyle diyor:
"1) Allah'a kulluk ederseniz, Allah ,sizi boş arzulardan ve imandaki şüphelerden arındırarak sizinle ilgilenir.

2) Gençken Allah'ın emirlerini yerine getirirseniz, Allah da sizinle yaşlılığınızda ilgilenir.
3) Allah'ın emirlerini yerine getirirseniz, Allah da sizin çocuklarınızla ilgilenir.
Sonra İbn Recep bir örnek veriyor. Musa aleyhisselam ve Hızır kıssasından bahsediyor. Allah, Kur'an'da şöyle diyor:(“Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın.") dedi.(Kehf 18:77) Sonra Hızır duvarı neden ücretsiz doğrultuğunu açıklıyor:"Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi (salih) bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk ergenlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur."(Kehf 18:82)
Babaları, salih birisi olduğundan Allah yetimlerle ilgilendi. Bu yetimler sorumlu tutulacak yaşta değillerdi. Bu nedenle dürüst olup olmayacaklarını bilemiyoruz.Ancak Allah'ın hazineyi oraya koymasının nedeni, babalarının salih bir adam olmasıydı.Baba çoktan öldü. Bu yüzden Allah o adamın çocuklarına bakıyordu.Ve Allah, Hızır’ı o duvarın tamirine yolladı. Neden? Çünkü babaları salih bir adamdı.Öyleyse, Allah sadece siz hayattayken çocuklarınıza bakmaz.Siz öldükten sonra da Allah onlara bakar.Bundan daha güzel ne olur ki? Dolayısıyla, Allah'ın emirlerini yerine getirmemiz gerekiyor.Sakın düşünmeyin ki (kafirlerden) saklanarak korunabileceksiniz ve güvende olacaksınız. Bir sonraki sırada siz olacaksınız.
Değerli kardeşlerim, buraya kadar genel olarak bu konuyu konuştuk.Ancak şimdi ;size özel, sizin şehrinizden, kendi çevrenizden konuşuyoruz. Irak'ta ya da Filistin'de ya da başka bir yerde olan şeyler hakkında konuşmuyoruz. Kendi şehrinizde ve bu ülkede birçok müslüman tutuklandı.Biliyor musunuz ?Guantanamo ve bu tür şeyler hakkında konuşursunuz ama bu ülkede de bir Guantanamo var. Yeni yasalara gore tutuklanan 524 müslüman var ve bunlardan sadece 2 tanesi suçlu olarak cezalandırıldı. Hapislere atılmış 520'den fazla müslüman var ve bu müslümanlar oralarda çürümeye terk edildiler.Herhangi bir suç da işlemediler ve onlarla ilgili hiçbir suçlama da yok. Orada hapishane hücrelerinde çürümeleri için aylarca kendi hallerine terk ediliyorlar.Onlar için siz ,ne yaptınız? Bu ülkede Kuzey Afrikalı kardeşlerinize yardım edecek kimse yok .Müslüman cemaatler onlar için bir şey yapmıyor , yıllar boyu orada bırakılıyorlar.Bir kardeş bana ailesinin koşullarından bahsetmişti. Bunlar fakir kardeşlerdi. Aileleri ile ilgilenen kimse yokmuş ve yoksulluk çekiyorlarmış. Kimse onlar için bir şey yapmıyormuş.Son zamanlarda bazı İngiliz vatandaşları tutuklandı; sonradan serbest bırakıldılar. Çünkü onlara karşı isnat edilen hiçbir suç yoktu. Onlardan bir tanesi tutuklandığında polis tarafından dövüldü ve polise karşı hiç direnmedi. Ellerini kaldırdı ;polis geldi ve onu dövmeye başladı. Sonra ne yaptılar?Bir çok yeri kanadıktan sonra gözü morardı.İdrarından kan akıyordu ,kulaklarından kan akıyordu.Polis onu secde eder hale getirdi ve ona polisler şöyle dedi :" Şimdi senin Allah’ın nerede?". İslam'a hakaret ediliyor,dinimize hakaret ediliyor,ümmetimize hakaret ediliyor.Bir şeyler yapmanız gerekir.Orada oturup seyirci kalamazsınız. Bu; bizim dinimize hakarettir.Sadece kardeşe hakaret değildir ;bu ,İslam'a bir hakarettir.Birisini getirip onu secde eder hale getiriyorsun ve ona Allah’ın nerede olduğunu söylüyorsun? Allahuekber!Siz ,Allah azze ve celle’ye meydan okumaya mı çalışıyorsunuz?Allah azze ve celle adaletlidir.Allah azze ve celle El-Azim ve El-Kaviyydir.Allah azze ve celle kendisi için intikam alır.
Allah azze ve celle’nin bize ihtiyacı yoktur. Fakat böyle şeylerin gerçekleşmesine izin veremeyiz.Biz ise sadece izliyoruz.Orada oturup izliyor ve hiçbir şey yapmıyorsun. Saklanarak ve sessiz kalarak güven içinde olacağımızı mı sanıyoruz?Şimdi bunu durdurmazsan,sıra sana da gelebilir, karınıza da gelebilir, kendi kızınıza da gelebilir!

Büyümeden önce onu şimdiden durdurmanız gerekir. O halde sizin ,dışarıda (kardeşlerinizi kurtarmak için) dilekçeleri imzalamanız ve yapabileceğiniz her şeyi kardeşleriniz için yapmanız gerekir.Bu sizin boynunuzda asılı duran bir sorumluluktur.Sizin müslüman kardeşlerinize olan borcunuzdur.Ümmete olan borcunuz ve Allah azze ve celle'ye olan borcunuzdur. Dininizin sadece teorik şeyler hakkında konuştuğunu düşünmeyin .(Böyle düşünürsek) Ümmeti ilgilendiren hususlardan uzak duruyoruz.
Bu nedenle İspanya'daki müslümanlar İspanya'yı kaybetti. Klasik bir müslüman tarihçi olan Makari burada müslüman kasabaları düşerken şöyle diyor:" Müslüman kasabaları Haçlılar tarafından birer birer işgal ediliyordu ve birbiri ardına düşüyorlardı ".Endülüs camilerine girdiğiniz zaman bugün ,müslümanlara dün neler olduğu hakkında hiçbir şey duyamazsınız. Kimse ,hutbelerde gerçeği konuşmuyor.Kimse derslerde konuşmuyor.Hiç kimse hiçbir şey konuşmuyor! Alimler teorik şeyler hakkında konuşuyorlar ve ümmetle ilgili hususlarda konuşmuyorlar. Ümmete ihanet ediliyor ve hiçbir şey yapmıyorlar. İbn Hazm el-Endülüsi Endülüslü ,bilinen birçok alimin bu durumuna (yani alimlerin zulüm karşısında sessiz kalışına) çok öfkelendi . Endülüslü alimlerin ve imamların bu durumlarından bıkmıştı.Onlar hakkında şöyle dedi:" Bu fasıklara aldanmayın." İbn Hazm onlara fasık dedi, yozlaşmış bu fasıklara aldanmayın dedi. "Alim olduklarını iddia edenler koyun derilerini kurtların kalpleri üzere giyiyorlar.Ne yapıyorlar?" dedi." Ümmet için hiçbir şey yapmıyorlar. Ümmet düşüyor.Düşmanlar, ümmete karşı savaşıyorlar ve Endülüs toprakları istila ediliyor ve bu alimlerse başka konulardan bahsediyorlar."
Öyleyse bizim ayağa kalkmamız gerekiyor. Hepimiz harekete geçmeliyiz. birleşmeliyiz, ayağa kalkmalıyız ve sesimizi herkese duyurmalıyız ki bu ;bir ibadettir. Bu yaptığınız ibadettir. Kardeşlerine yardım ederek Allah'a ibadet ediyorsunuz. Allah, sizin için bu ibadeti kaydedecek;dünyada ve ahirette sizi ödüllendirecektir. Sizin buna ihtiyacınız olacak. Çünkü ümmet fitneden geçiyor, her birimiz fitneden geçiyoruz. Allah'tan bizi korumasını, ailelerimizi korumasını ve torunlarımızı korumasını istiyoruz.

( TÜM HAKLARI SAKLIDIR )